- Katılım
- 10 Ocak 2025
- Mesajlar
- 246
- Tepkime puanı
- 820
- Puanları
- 93
-
Öne çıkan konu
- #1
Arkadaşlar, durun durun, size bir şey anlatmam lazım!
Sospiro'dan Il Padrino diye bir şey çıktı ya 2025 için, yurt dışı birkaç yorum gördüm ve kokuyu çok merak ettim, işte dedim yine ben, yine kör alış zamanı duramadım yani. Bir bakayım şuna dedim, iyi ki de demişim!
Kapağı bir açtım, bir fıs o da ne! Direkt bir amaretto ve koyu rom patlaması. Hani o kaliteli, iç baymayan tatlı likörler olur ya, tam o ayarda. Sonra bergamotla frenk üzümü de hu hu biz de buradayız diyor, o ilk baştaki yoğun tatlılığı alıp böyle daha bir havalı, daha bir geliyorum diyen bir hale sokuyor. Bildiğin lüks bir kokteyli burnuna dayamışsın gibi, ama asla yapış yapış değil.
Sonra parfüm tenimde biraz zaman geçirince, o ilk coşku yerini daha tok bir sıcaklığa bıraktı. Sandal ağacıyla amberin o kadifemsi dokunuşu, paçuli de alttan alttan derinlik katıyor. Sanki böyle loş ışıklı, ahşap ağırlıklı bir mekanda, kaliteli bir içkiyle oturmuşsun da etrafı o kokular sarmış gibi.
En son ne mi oldu? Vanilya ve benzoinin o balzamik, hafif reçinemsi tatlılığı... Ama sakın yanlış anlaşılmasın, bu öyle market parfümü şekerliliği değil. Olgun, oturaklı, resmen imza diye bağıran bir tatlılık. Çocuksu değil, tam tersi, görmüş geçirmiş, ne istediğini bilen birinin tatlılığı bu. Gurme desem yeri.
Valla ne yalan söyleyeyim, ilk sıktığımda acaba ağır mı kaçar? diye bir tırstım ama koku oturdukça resmen evrim geçirdi. O odunsu ve reçineli notalar var ya, tenimde öyle lüks bir sıcaklık bıraktı ki anlatamam.
Kalıcılık mı? İlk sıktığınızda buram buram yayılmaya başlıyor. İlk 3-4 saatte odaya girdiğinizde kim bu parfümü sıktı? dedirtir, net. Eminim daha da gideri var bunun ama dayanamadım, hemen sizinle paylaşmak istedim bu taze deneyimi.
Eğer benim gibi böyle tatlı ama baymayan, içkili (o boozy notalar yok mu, ah!), sıcak ve acayip karizmatik kokulara düşkünseniz, Il Padrino'ya bir şans verin derim. Ama uyarayım, bu parfüm yazın sıcakta boğar adamı. Tam bir sonbahar - kış akşamı kokusu. Şık bir yemek, özel bir gece... Ofise falan gitmez, fazla iddialı. Hatta fazla kelimesi az kalır, resmen etrafa ben buradayım ve özelim diyor.
Şu vanilya ve likör notaları parfümlerde çoğu zaman faciaya dönüşür, bilirsiniz, böyle yapay bir şeker komasına sokar insanı. Ama Il Padrino'da öyle bir denge yakalamışlar ki... Ne ağır basıp boğuyor, ne de silik kalıp kayboluyor. Sanki İtalya'da usta bir şefin elinden çıkmış, ölçüsü mükemmel ayarlanmış bir tatlı gibi. O amber ve odunsular da sağ olsun, tenimde 8-10 saati devirdi. Hava da serinse, bir de üstüne şık giyindiyseniz, yemin ederim bu parfüm sizi alıp başka bir boyuta taşıyor.
Tatlı ama kesinlikle erkeksi, içkili ama asla dağıtmış gibi değil, tam tersine inanılmaz rafine. Çok az parfüm bu dengeyi bu kadar ustaca kurabilir. Adını boşuna Il Padrino koymamışlar zaten, bu koku öyle herkese göre değil, bir ağırlığı, bir duruşu var. Hani o filmlerdeki karizmatik mafya babaları olur ya, işte o hava! Initio Side Effect'i sevenler belki bir tık daha centilmen, daha kravatlı halini bulabilir burada, ama bu çok çarpıcı. Tamamen Side Effect'e benzetmek de haksızlık olur, kendine has bir karakteri var kesinlikle. Kilian Black Phantom'daki o içkili havayı da severim ama Il Padrino sanki biraz daha temiz, daha bir giyilebilir geldi bana, baş ağrıtmayan cinsten.
Hani bazı parfümler vardır, sıktığınızda sadece güzel kokmazsınız, resmen karakter değiştirirsiniz, bir role bürünürsünüz ya? Il Padrino tam da böyle bir şey. Size o hissi ilk fısta veriyor. Sospiro, Nathalie Templer, Salah Al Zarooni... Ne diyeyim, şapka çıkarılır! Bu parfüm olmuş arkadaşlar, hem de ne olmuş!